Yaratıcı Yazma: Korsanlar
- Mertürkçe
- 1 Eyl 2015
- 4 dakikada okunur
Ders: Türkçe
Etkinlik düzeyi: 5, 6, 7. Sınıflar
Konu/Kazanım: Yaratıcı Yazma
Katılımcı Sayısı: Herhangi bir kısıtlama yok.
Zaman: İki ders saati / 80 dk.
Malzemeler: Korsan kılık kıyafetleri, Genç Yazarın Seyir Defteri kitabı ya da çalışma kağıdı, müzik ve efektler için bilgisayar ya da herhangi bir müzik çalar, mevcut ise iPad ve Halftone 2 uygulaması.
Her ne kadar karşı çıksam da hala sıkıcı kompozisyonlar yazdırmıyor değilim. Yazılılarda ya da yarışmalarda sürekli karşıma çıkan bu etkinliği nasıl eğlenceli hale getiririm diye hep düşündüm, düşünüyorum ve düşüneceğim. Bazen müthiş bir gazla güzel bir etkinlik planlamak için masanın başına oturuyum. Peki, bu içsel yolculukta neler yaşıyorum?
A) Hiçbir şey bulamadan gazın içimde sürekli devaran etmesinin de verdiği rahatsızlıkla masadan kalkıyorum.
B) Güzel bir etkinlik bulduğumu düşünüyorum, bunu uygulamaya geçiriyorum, iğrenç bir ders geçiyor ve geriye bakıp "Nasıl bu kadar saçmalayabildim?" diye kendime soruyorum. (Şunu belirtmeliyim ki planlanan bir etkinlik ne kadar kötü olursa olsun klasik bir dersten her daim daha iyi oluyor. Bunun etkinlikle ilgili olduğunu zannetmiyorum. Bu işi monotonluktan kurtulmayla alakalı bir durum. Eğer derse girip sağda oturan öğrencileri bir dersliğine sola alırsam o derste bir farklılık yaratmış oluyorum. En kötü etkinlik de hiç olmazsa bir farklılık yarattığı için her daim iyi sonuçlar veriyor.)
C) Etkinlik bulamıyorum, gazımı dışarı atamadan masadan kalkıyorum. Müteakip günlerde kafamda şimşekler çakıyor ve gerçekten uygulamaya değer bir etkinlik buluyorum. (Bu durumu sık yaşıyorum. Hatırlarsanız "Aramakla bulunmaz; ama bulanlar yalnızca arayanlardır." diyordu Mustafa Kutlu, hikâyelerinde. Yaşadığınız durum tam da bunu yansıtıyor. Burada beynin yaratma sürecindeki farklı çalışma yöntemlerinin devreye girdiğinden acaip şekilde kıllandığımı belirtmek istiyorum sevgili kâri.)
D) Bir etkinlik planlamak amacıyla oturduğum bilgisayar başında hiçbir şey bulamadığımdan bir süre sonra kendimi bir site hazırlarken bu siteye logo yaparken ve bu işe saatlerce kafa patlattığımdan mütevellit eşimden, kendisiyle ilgilenmediğim için tıpkı bilgisayar başından kalkmayan çocukların annesinden azar yemesi gibi fırça yerken buluyorum kendimi. Ama allasen, bu fırça esnasında işin en tatlı, en can alıcı noktasındasınızdır ve işin suyunu çıkarıp onu soğuktan terlemiş buzlu bir bardakla eşinize ikrama kalksanız evde üçüncü dünya harbinin patlak vermesinden korkmanızın vücudunuzda yarattığı adrenalini başka hangi extrem sporlarda yaşayabilirsiniz ki? Yahu biz erkekler her devirde aynı muameleye maruz kalkmaktan kurtulamayız da yine de çoraplarımızın pis olup olmadığını anlamak için koklamaktan neden bir türlü var geçmeyiz a sevgili kâri, lütfen cevabını bana mail atarmısın. Teşekkür ederim.
E) Hepsi.

C şıkkını işaretlediğim bir günde oturudum ve katlama sanatlarıyla ilgili birkaç video araştırdım. O sıralarda İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan Genç Yazarın Seyir Defteri'ni derslerimde yaratıcı yazma etkinlikleriyle birlikte sürdürüyordum. (Bu kitabı ayrıntılı olarak Okuma Atölyesi başlığı altında inceleceğim.) Çalışma metnimiz Hazine Avı'ydı. Kitapta iki korsanın başından geçenler çizgi roman olarak verilmiş ve konuşma balonları boş bırakılmıştı. Yapılması istenen çizgi romandaki görsellerden hareketle hikâyeyi tamamlanmasıydı.
Ben bu etkinliğe biraz da hareket ekledim. Şöyel ki: Katlama sanatlarıyla ilgili Youtube'dan birkaç video buldum. Bu videolarda kısa yollarla -sadece gazete kağıtlarıyla bile iş görebilirsiniz- korsan sakalı, şapkası, kılıcı vb. eşyaların yapımı güzel bir şekilde anlatılıyordu. Öğrencilerime videoları seyrettirdim. İsimlerini verdim. Onları dörder kişililk heterojen gruplara ayırdım ve bir hafta süre verdim. Bu süre zarfında grupça hikâyelerini yazacaklar, kıyafetlerini hazırlayıp yazdıkları hikayeyi canlandıracaklardı.
Sonuç: Bir önceki seneye göre çok daha eğlenceli bir ders geçti. Grupların birçoğu çizgi romanın verdiği sınırları ne kadar genişletebilirlerse o kadar genişlettiler. (Bu kısım çok etkileyiciydi. Hikâyey göre öğretmenleri -yani ben- onlara bir harita vermiştim. Bu haritayla define avına çıkmışlardı. İlk olarak bir hazineye ulaşmışlardı. Hikâyeye göre bu hazinede kıymetli mücevherler ve değerli taşlar vardı. Ancak bazı ipuçları gerçek hazinenin bu olmadığına işaret ediyordu. Öğretmenleri onlara bir tuzak kurmuş olabilirdi. Gerçekten de biraz daha araştırınca bir sandığa ulaştılar. Sandığın içinde dünyanın bütün bilgilerini içeren eski bir kitap vardı. İşte öğretmenlerinin onlar için gizlediği hazine bu değil miydi?! Çünkü öğretmenleri onlara her zaman gerçek zenginliğin bilgi olduğunu söylerdi. Bu kısmı kendimi övmek için falan yazmadım. Bu hikâyeyi canlandırdıklarında tüylerim diken diken olmuştu. Çünkü onlara her daim Jim Carrey'nin sözünü hatırlatırdım: Umarım bir gün herkes zengin ve ünlü olur; hayalini kurduğu her şeye kavuşur ve böylece aranılan esas cevabın bu olmadığını anlar! Bu hikâyeyi yazan öğrenciler henüz beşinci sınıftaydı. Bunu yazabiliyorlardı çünkü o zamanlar kafalarını saçma sapan sınav bilgileriyle doldurmuyorduk. Sonra bu bilgilerin yerini saçma sapan sınavlarla doldurduk.) Ben birkaç müzik ayarlamıştım; ama çocuklar fırtına sahnesini canlandıracakları zaman ses efektleri kullanarak heyecanın dozunu artırdılar. Kıyafet konusunda da olayı bir "tık" ileri taşıyanlar da vardı. Kimisi tayt ve bol gömlek giyerek olaya farklı bir boyut kazıdırdı. Birisi anneannesiyle oturup lastik üzerine kavrengi örgü iplerden sakal dikip uçlarına boncuk takmıştı. Bir grup sıralarını yan devirip kayık olarak kullandı, resim öğretmenlerinin yardımıyla kartondan yaptıkları dalgalarla işe görsel bir boyut kazandırdı.
Tabii okulda iPadli eğitim yapıldığı için işin teknolojik boyutunu da kullandık. Hikâyede üç karakter vardı. Bir kişi işin teknik kısımlarıyla ilgilenecekti. Ses efekti kullanılıyorsa bunu yapacak kişi oydu, mesela. Bu kişi aynı zamanda arkadaşları hikâyelerini canlandırırken fotoğraf çekme görevindeydi. Etkinliğin sonunda çektikleri fotoğrafları "Halftone 2" programıyla çizgi romana dönüştürdüler.
Asgari şartlarda bu etkinliğin çok rahat uygulanabileceğini düşünüyorum. Ben kitabın ilgili bölümünün fooğraflarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Dilerseniz bu çizgi romanı fotokopiyle çoğaltarak etkinliğinizi planlayabilirsiniz. Yahu ne gerek var ben herhangi bir metne bağlı kalmadan çocukların hayal güçlerini devreye sokayım diyorsanız o da olur.
Daha fazla merakta bırakmadan katlama sanatıyla ilgili videoları için de sizi şöyle alayım
Çizgi roman için şu linkleri kullanabilirsiniz:
1- https://yadi.sk/i/sxq3GphvioxHd
2- https://yadi.sk/i/eLRIWTiPioxHV
3- https://yadi.sk/i/I8IsPuIcioxPd
4- https://yadi.sk/i/uFEIBLiNioxPj
Komentáře